Mehmet Ziya GÖKALP, Yazar, şair ve siyasetçi…

23 Mart 1875 tarihinde Diyarbakır’da doğan Mehmet Ziya’nın babası yerel gazetede çalışan bir memurdu. Eğitim hayatına Diyarbakır’da başlamıştır, aynı zamanda amcasından İslam ilimlerini öğrenir. 1985 yılında İstanbul’a giden Mehmet Ziya; Baytar Mektebi’ne kaydını yaptırır. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukûti ile tanışır. Bu tarihlerde Jön Türkler‘den etkilenen yazarımız, İttihat ve Terakki Cemiyeti‘ne katılır. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898’de tutuklanan Ziya, bir yıl cezaevinde kalmıştır. Serbest bırakıldıktan sonra 1900’de Diyarbakır’a sürgüne gönderilir.

1908’e kadar Diyarbakır’da küçük memuriyetler yapmıştır. İkinci Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurar ve temsilcisi olur. “Peyman” gazetesini çıkarır. 1909’da Selanik’te toplanan İttihat Terakki Kongresi’ne Diyarbakır delegesi olarak katılan yazarımız; bir yıl sonra, örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye seçilir. 1910’da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi’nde sosyoloji dersleri verir. Bir yandan da “Genç Kalemler” dergisini çıkarmıştır. 1912’de Ergani Maden’den Meclis-i Mebusan’a seçilir, İstanbul’a taşınır. Türk Ocağı‘nın kurucuları arasında yer alır. Derneğin yayın organı “Türk Yurdu” başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua’da yazılar yazmıştır. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani’de (İstanbul Üniversitesi) sosyoloji dersleri verir.

1’inci Dünya Savaşında Osmanlı’nın yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alınan Mehmet Ziya GÖKALP, 1919 tarihinde İngilizler tarafından Malta Adası’na sürgüne gönderilir. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır’a döner, burada Küçük Mecmua‘yı çıkarır.

Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı’dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel ögesi Türkçülük, ahlaki ögesi de İslamcılıktı.

Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı’nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.

Toplumsal modeli, Emile Durkheim’in teorik temellerini kurduğu “dayanışmacılık” temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ile çatışmacı toplumu temel alan Marksizm’e karşı mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden solidarizmde karar kıldı.

Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. “Türkçülük” düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı.

1923 tarihinde Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı’na atanır, Ankara’ya gider. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet meclisi’ne Diyarbakır mebusu olarak girmiştir.

1924 yılında kısa süren bir hastalığın ardından İstanbul’da yaşamını yitirmiştir.

ESERLERİ:

  • Kızıl Elma (1914)
  • Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak (1929)
  • Yeni Hayat (1930)
  • Altın Işık (1927)
  • Türk Töresi (1923)
  • Doğru Yol (1923)
  • Türkçülüğün Esasları (1923)
  • Türk Medeniyet Tarihi (1926, ölümünden sonra)
  • Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler (ölümünden sonra)
  • Altın Destan
  • Üç Cereyan
  • Limni ve Malta Mektupları