Şu aralar ilkokul öğrencileri arasında çok popüler olan okuma kitaplarından Levent serisi, Şirin serisi, Şefik gibi hikayeler havada uçuşurken, ben sizlere çok göz önünde olmayan başka bir öyküden bahsedeyim isterseniz; Muzaffer İzgü’nün on ciltlik Ökkeş Serisi…

Serinin daha birinci kitabında kahramanımız Ökkeş’in sıra dışı hayat hikayesi ile karşılaşıyoruz. Bizim zavallı Ökkeş bir köyde, babası Bayram Bey ve ninesi ile yaşamaktadır. Annesi, o doğduktan bir yıl sonra bir salgın hastalıktan dolayı vefat etmiştir. Babası ona hem anne hem baba olmuştur. Ökkeş, okula gitmeyi çok sevdiği halde bir türlü okuma yazmayı öğrenememiş, on iki yaşında olmasına rağmen birinci sınıfı geçememiştir daha. Babası bu durumun sebebini onun küçükken damdan tepesi üstüne düşmesine bağlamaktadır. Öğretmen, Ökkeş’in İstanbul’da tedavi edilmesi gerektiğini söylese de, Bayram bey parasızlıktan bunu yapamamıştır. Ökkeş’in kendince basit ve eğlenceli bir hayatı vardır. Bir çocuk bakış açısıyla kendi küçük dünyasında kah üzülüp kah sevinerek yaşar gider.
İstanbul’da yaşayan dayısı bir gün köye gelir. Ökkeş İstanbul’u çok merak etmektedir. İstanbul’da apartman görevlisi olan dayısı, bir süre kalması için onu yanında götürür. Böylece Ökkeş’in İstanbul maceraları başlar…
Gördüğünüz gibi bu seri çocukları değişik duygularla tanıştıracak, onları belki de tozpembe hayatlarından alıp hayatın gerçeklerine şahit kılacak bir öykü. Hem komik, hem duygulu, hayatın tam içinden bir yaşam. Bana göre çiçekli böcekli, lay lay lom hikayelerin çok ötesinde minikler için güzel bir deneyim.

Kitabın yazarı olan 1933 doğumlu Muzaffer İzgü, yazdığı skeçlerle, tiyatro oyunları ile ünlüdür. Adana’da dünyaya gelmiş ve yoksul bir çocukluk geçirmiştir. ‘Zıkkımın Kökü’ adlı eserinde yaşadığı hayatı sayfalara yansıtmıştır. Bu kitabı sinemaya uyarlanmıştır. Ökkeş serisinde de yazarın kendi hayatının esintilerini hissetmek güç değil. Bu güzel ve alışılmışın dışında seriyi siz değerli okurlara tavsiye ederim.