Türk Edebiyatı Profesörü yazar İskender Pala
İskender Pala 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak’ta dünyaya geldi.
İlkokul’u Uşak Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nda bitiren Pala, lise eğitimini Kütahya Lisesi’nde tamamladı. Lise mezuniyetinin ardından İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okumaya hak kazandı.
Doktora çalışmasını ise “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” başlığı altında mezun olduğu İstanbul Üniversitesi’nde yaptı. Divan edebiyatı dalında 1983 senesinde doktor, 1993 senesinde İstanbul Üniversitesi’nde doçent, 1998 senesinde da Kültür Üniversitesi’nde profesör oldu.
İskender Pala okuma hayatına Peyami Safa’nın eserleri ile başladığını söylemektedir.
Ömer Seyfeddin, Refik Hâlid, Reşat Ekrem okunduktan sonra, Osmanlı tarihi ve edebiyatla tanışması Erzurum ve İstanbul’daki üniversite yıllarına tevafuk etmiş.
Bir dönem Hilmi Yavuz ile TRT’de “Şairane” isimli programı sunan Pala, TRT 2’de “Divançe” programını hazırladı.
SÖZLERİ
-Aşk odur ki gerisi vesairedir…
–Belki de en sevdiğim sakarlığın, gözlerime takılıp yüreğime düşmendi.
-O ki; rüyana gireceğim diye söz verdi. Nice yıllar geçiyor ki bu söz yüzünden gözüme uyku girmedi.
–Senden dolayı seviyorum seni ey sevgili.. Öyle ki kıskançlığımdan kendi gözümle bile dost değilim…
-Kimileri Gül dediler, ömür boyu güldüler; Kimileri de Gül dediler, Gül uğruna öldüler.
–Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş.
-Dış yerine içi, suret yerine ruhu sevmek gerekir. Hayat ancak sevgiyle tatlıdır.
–Aşk bakmakla güzelleşir, Konuşmakla zenginleşir, Dokunmakla bozulur.
-Ey Aşık..!! Sevgilinin hasretiyle, seherlerinde âh ederek gözyaşı döktüğün geceler miktarınca, aşkın sana kutlu olsun..!
–Ey Yar Ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş ; Yüreğimin dibine kadar yolun var.
-Hüzün, bir hazin kelime… Ayrılık gibi, hicran gibi; ama mutluluk gibi de. Bazen bir gözde görürüz onu, bazen bir yüzde. Bazan bulutlarla gelir, bazen lodoslarla.
–Aşk, kelimesinin bir anlamıda sarmaşık demek. Nasıl ki bir sarmaşık bir ağacı çepeçevre sarıp, onun dış dünya ile ilişkisini keser ve sardığı ağacı bir süre sonra kurutursa, aşk da sardığı tuttuğu kişiyi çevresinden koparır ve bir süre sonra o ağaç gibi kurutur…
-Her gözyaşının ayrı bir anlamı vardı. Her damlanın hangi zamanda, hangi mekânda, hangi kişiyle paylaşıldığı önemliydi. Gözyaşları ne kadar çok şeye tercümanlık yapıyordu! Damladığı, süzüldüğü, aktığı veya kana dönüştüğü zaman, hep ayrı manaları vardı. Gözyaşları gizli duyguları açığa vuran mektuplar gibiydi.
KİTAPLARI
Aşka Dair
Bülbülün Kırk Şarkısı
Mesela
Karun ve Anarşist
Ansiklopedik Divan şiirleri
Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
Divan Edebiyatı
Atasözleri Sözlüğü
Müstesna Güzeller
Şairlerin Dilinden
Aşina Güzeller
Ah Mine’l-Aşk
Efsane Güzeller
Kudemanın Kırk Atlısı
Kırklar Meclisi
Şiirler Şairler Meclisler
Şi’r-i Kadim
…Ve Gazel Yeniden
Perişan Gazeller
Peri-şan Güzeller
İki Dirhem Bir Çekirdek
İki Darbe Arasında
Ayine
Gözgü
Tavan Arası
Kahve Molası
Güldeste
Gül Şiirleri
Hayriyye
Hilye-i Saadet
Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk
Kadılar Kitabı
Kırk Güzeller Çeşmesi
Kitab-ı Aşk (2005)
Kırk Ambar
Mir’at
Leyla ile Mecnun
Dört Güzeller
Katre-i Matem
Mevlid
Şah ve Sultan
Kurtların Efendisi
Od (Bir Yunus romanı)
Efsane Bir Barbaros Romanı
Mihmandar (Bir Eyüp Sultan Romanı)
ÖDÜLLERİ
Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, 1989 (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, 1990 (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, 1996 (Şairlerin Dilinden)
Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü, 2001
YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü, 2001
Türk Patent ve Marka Kurumu Marka Ödülü
Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü 2013