Anı yazıları okumak her zaman ilgimi çekmiştir. İnsanların neler yaşadığı, olaylardan ne gibi sonuçlar çıkardığı, bu sonuçları hayatında nasıl uyguladığı ve okuyucu olarak ben bu anılardan neler çıkarabileceğim, bana neler katacak?
Bu düşüncelerimle okumaya başladığım kitap daha ilk sayfasından beni kendine bağlamayı başardı. Kitabın “Modern Klasikler Dizisi” listesinde yer alıyor olmasını da ayrıca belirtmiş olayım.

1917 Rusya’sının “kuş uçmaz, kervan geçmez” tabiriyle rahatlıkla tasvir edebileceğimiz, insanların hala eski geleneklerde yaşadığı ve boş inançların hüküm sürdüğü bir kasabasına atanmış tıp fakültesinden yeni mezun olan 25 yaşındaki bir doktor. Aylardan Eylül olması da mevsimsel olarak doktoru fazlaca tedirgin etmeye yetmekte çünkü; karakışı hatırlatmayacak derecede soğuk ve dışarıda tipiden göz gözü görmemekte. Rusya’nın devrim yılları olmasından kaynaklanan belirsizlikler de cabası. Kahramanımız tıp fakültesinde teorik olarak eğitimini aldığı bir çok şeyi bu kasvetli kasabanın tek doktoru olarak tecrübe etmek zorunda.

Kitabın ilk sayfalarında meydana gelen dehşet verici bir olayın betimlemeleri o derece güzel yapılmış ki sanki olay esnasında oradaymışsınız ve her şeye bizzat şahit oluyormuşsunuz gibi tüyleriniz diken diken okuyorsunuz. Bu saniyeden sonra da kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Cümleler net, keskin ve akıcı. Sizi olayların derinliklerine sürüklüyor. Kitabı Rusça aslından çeviren Tuğba Bolat’ı da ayrıca tebrik etmek gerek.

157 sayfalık kitap, dokuz ayrı bölümden oluşuyor ve her bölümde kendinizi ayrı bir maceranın içinde buluyorsunuz. Her macerada da heyecanın doruklarına ulaşıyorsunuz. Okumanızı kesinlikle tavsiye edeceğim bir kitap.

Şimdiden keyifli okumalar dilerim…

*Son olarak kitaptan uyarlanan “A Young Doctor’s Notebook” dizisi de varmış yalnız nasıldır?, nedir?, ne değildir? pek bilgim yok. Merak edip izleyen arkadaşlarımız olursa yazımızın altına yorum bölümünde düşüncelerini aktarabilir.