Hayatımıza 2020’nin gelişiyle bütün düzenler aniden değişti. Yeni bir salgın yeni bir hastalık türedi ya da türetildi. Bu tartışmaların sonu gelmeden 2021’e gözümüzü Covid-19 aşısıyla açtık gündemimize şimdi yeni bir tartışma oturdu; Covid-19 aşısı iyileştiriyor mu öldürüyor mu?
Aslında benim de kafama takılmıyor değil, yine de ben buna mecbur tutulacağımızı ve eninde sonunda hepimizin bu aşıyı öyle ya da böyle olacağımızı düşünüyorum. Ama bunun yanında kafamızda bir sürü soru işareti “bir aşı en az iki yıllık süreçte geliştirilip hayata geçmiyor muydu?”. Covid-19 aşısı bir yıl içinde geliştirilip hemen nasıl hayata geçti yoksa bu daha önceden planlamış aşısı da önceden çıkarılmış ve bilerek mi bekletilmişti?
Ve bir soru daha “Bill Gates neden aşı için bu kadar yardım yapıyor? Dünya üzerinde bir ekmeğe bile muhtaç insanlar varken neden aşı?”. Peki dönen bu dolaplar için devlet büyüklerimizin de bir planı var mı?
Hepsini bir kenara bırakalım bu oyunların arka planında kafamızı bulandırma çalışmaları var dikkatimizi toz pembe hayallere çekiyorlar. Televizyonlar, bilgisayar oyunları, sosyal medya bize çok farklı mesajlar veriyor. Gençlerin aklı çok başarılı bir şekilde bulandırılıyor. Gündemimize Covid-19 aşının oturmaması için bizi oyalasın diye yeni bir gündem çıkarılıyor cinsiyetsizlik!
Vaktimizi boş şeylere harcayalım diye TikTok adında bir sosyal platform çıkarıldı. Bizler sosyal medyanın süslü hayatlarıyla sarhoş oladuralım onlarsa bizleri gerçek gündemden uzaklaştırarak sessizce işlerini halledecekler. Nihayetinde bizler sarhoşluğumuzun bedelini ağır ödeyeceğiz gibi görünüyor. Gözlerimizi açıp daha etraflı bakmazsak zamanında Türk akınlarından kurtulmak için devasa duvar örenlerin zamanla kölesi olabiliriz. Ahlaki çöküş içindeyiz bu ahlaki çöküş bizleri yavaş yavaş uçuruma sürüklemeye devam ediyor.
Kendi ayaklarımızla kendi sonumuza gidiyoruz. Bizleri bu güne kadar ayakta tutan para sevgisi değil vatan sevgisiydi. Ama şimdiler de bakıyorum da sosyal medyada çalışmadan emek vermeden kazanmak bu kazanılanları da israf etmek ne kadar da moda olmuş. Kötü kuyulara atılmamak için önce kendimizin çabalaması gerekmez mi? Bakıyorum da gün içinde vaktimizi öldürecek o kadar çok boş şeyler var ki. Her gün akşamın en güzel saatine tam çay saatine her kanala bir dizi koyuluyor. Gündem tartışma programları ise gece saatlerinde herkes uyuduktan
sonra.
Haberler günde bir saat veriliyor ama döndürüp döndürüp aynı şeyler. Bunlara boyun eğmekten vazgeçip kendi ortamımızı kendimiz oluşturduğumuzda kimsenin kölesi olmadan kendimiz yaşayabiliriz.
Akşamın en güzel saatinde televizyonda faydalı hiçbir program olmuyor o zaman televizyonumuzu kapatıp ailecek Kur’an okuyarak çayımızı içebiliriz. “Hiçbir şeye vakit bulamıyoruz” diyoruz ya işte bu cümle çok yanlış kurulmuş bir cümle biz asıl hiçbir şeye vakit ayırmıyoruz.