DARLIĞIN İÇİNDE BİR DÜĞÜN
68 kuşağı hakkında neler biliyorsunuz?
Ana merkezi Fransa olan bu hareket, katılımcıların çeşitliliğinden dolayı, ne “isyan” ne “devrim” ne de “öğrenci hareketi” olarak nitelendiriliyordu. Farklı alanlardaki insanların bir araya gelerek bir düşünceyi savunmaları ve bu düşüncenin dibe çökerek etkisini yitirmeye başlaması trajik bir durumdu. 68 kuşağını özetlemek istersek Alain Krivine’nin şu sözlerini okumak yeterlidir: “Çıkarlar sağladılar, refaha ulaştılar, artık hiçbir şey beklemiyorlar. Sağ elleri artık çalışmıyor, dilleri damaklarına yapışıyor. Ağızları lahit, mumya ve kefen kokuyor. Onlarla aşağı yukarı aynı yaştayım, ama politikada yaşları takvimler göstermiyor. İnsanın yaşı inançlarına, tutkularına, savaşlarına ve beklentilerine bağlı.”
Bir Düğün Gecesi adlı romanda da benzer bir durum söz konusudur. Farklı alanlardaki farklı insanlar kendi düşüncelerini savunurlar ama bunu başardıklarında rağbet göremediklerini anlarlar. Daha doğrusu insanların gösterdikleri rağbetteki yapmacıklığın farkına vararak vazgeçmeye başlarlar. Örneğin Tezel… Ressamdır. Devrimci yapının içinde yetişir. Sanatını ortaya koyacak niteliği, sol düşüncenin teorik kitaplarından öğrenir. Sonunda kendi sanatını sergilemeyi de başarır. Ama en nihayetinde bu hareketi, sağ yanağında bir tokat, sol yanağında bir tükürükle sonuçlanır. Bunun sızısıyla yaşamak, içeridekilere yardım için Avrupayı arşınlamakla bile geçmez. Tereddüde kapılan Tezel, insanlardan uzaklaşarak kendi iç yolculuğunda, kendini arayan bir kahramana dönüşür.
Burada söz konusu olan kişi sadece Tezel mi?
Prof. Ömer… Düğüne, Anadolu Kulübü’ne, Tezel ile birlikte gelmiştir ama o da bir tereddüdün içindedir. Ayrıca kayınvalide Fitnat Hanım, onun oğlu İlhan, İlhan’ın karısı Müjgân da aynı duyguyu yaşamaktadır. Romanda kahramanların birbirleri hakkındaki düşüncelerine sıklıkla yer verilmiş.
Birbirlerini her ne kadar eleştirseler de reddedemezler çünkü o kimsenin kendileri için değerli olduğunun farkındalar.
Burada bir darlık var. Peki, darlığı ortaya çıkaran ne? Tereddüt mü? Farklı karakterde olmaları mı? Yoksa romanın beşinci bölümünün ilk paragrafında yazarın bize verdiği bir ipucu mu?
“Emekli albayın karısı bocalıyor. Henüz her noktada ve her yerde bocalıyor o. Doğduğu yerle Anadolu Kulübü arasında, şimdi giyindikleriyle dün çıkardıkları arsında, küçük kentle, büyük kent arasında, görmediği Kore ile görmediği Amerika arasında, paşalarla işadamları arasında, tırnaklarını boyamakla iyi boyamamak arasında, kocasına kul olmakla onu kendine kul etmek arasında bocalıyor.”
(Ağaoğlu, 2012: s. 167)
Darlığı ortaya çıkaran düğündür. Düğün bütün bir milleti etkileyen bir olaydır. Düğün ve darlık arada kalmışlıktır, bocalamaktır, akıldaki düşünceyi tam olarak ortaya koyamamaktır. Düğün eninde sonunda bitecektir.
Bünyamin ŞAKAR
Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi Edebiyat Bölümü 4. Sınıf Öğrencisi