Aşık Veysel ve yol arkadaşı İbrahim yalın ayak Ankara yollarını “Yürüdüler gündüz gece…” lakin bazı sebeplerden dolayı Ata’nın huzuruna çıkamadılar. Bir burukluk ile dönüş yolunu tutmak isteseler de ceplerinde köylerine dönmek için paraları yoktu. Halk Evi’nde konser verdiler. Verdikleri konser sonrası ceplerine koydukları parayla köylerine dönmüşlerdi…
AŞIK VEYSEL, SAZ HOCASI…
Köy Enstitülerinin kurulmaya başlandığı yıllardı, Aşık Veysel’de sazı ve sözleri ile adını iyiden iyiye duyurmuştu. Ahmet Kutsi Tecer tekrar, destan yazan bu ozana destek olmuş ve Veysel; Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yapmıştır. Saz öğretmenliği yaptığı zamanlarda Türkiye’nin tanınmış ve değeri olmuş bir çok sanatçı ile tanışmıştı. Saz hocalığı yapmak Aşık Veysel’e her anlamda çok iyi gelmişti.
Aşık Veysel; aşıklık geleneğini yaşatan son temsilcilerdendi. Eserlerinin hepsinde Türkçe’yi ustalıkla ve yalın bir şekilde kullanıyordu. Sadece dilini değil duygu ve düşüncelerini de ustalıkla anlatmayı başarıyordu.
Aşık Veysel’in ilgi alanları da genişliyordu aşıklığı ile birlikte. Eserlerinden de anlayabileceğimiz üzere doğa, din, toplumsal olaylar ve siyaset gibi konulara da ilgiliydi. Eleştirsel şiirleri ve şiir kitapları oldu Veysel’in.
1965’te TBBM’nin çıkardığı özel bir kanunla “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” ibaresiyle 500 lira aylığa bağlandı.
1970’lerde “Hümeyra, Selda Bağcan, Gülden Karaböcek, Fikret Kızılok, Esin Afşar” gibi müzisyenler Aşık Veysel’in adını duyurmak, onu daha büyük kitlelere yaymak için, deyişlerini derledi.
Her Şeyin Sonu Olduğu Gibi Veysel’in de Bu Dünyadaki Yolculuğunun Sonu…
Aşık Veysel, 21 Mart 1973’te sabaha karşı saat 03:30’da, doğduğu köydeki evinde, akciğer kanseri sebebiyle “sadık yarine” kavuştu; 78 yaşındaydı. Ölümünün ardından bu ev, AŞIK VEYSEL MÜZESİ olarak kaldı…