Aşık Veysel ilk defa köyünden ayrıldı. Girit Köyü’nden bir saz aldı. Tebdil-i Mekanda ferahlık vardı ve Veysel bu ferahlığı bulmuştu artık.
Bu olayların peşine Veysel, Hafik ilçesinin Karayaprak köyünden Gülizar ile evlendi. Bu evlilikten Hayriye adında bir kızları ve Ahmet adında bir oğulları oldu.
Ülkede yokluk zamanlarıydı, Veysel’de o kadar yokluğun içerisinde az, çok, kolay, zor demeden çalışıp didiniyordu. Bir yandan da Sazda kendini geliştiriyordu, başka aşıkların türkülerini çalıp söylüyordu. 1931 yılında Ahmet Kutsi Tecer arkadaşları ile birlikte “Halk Şairlerini Koruma Derneği”ni kurdular ve 5 Aralık 1931 tarihinde Halk Şairleri Bayramı etkinliği düzenlediler ve bu etkinlik Veysel’in hayatında bir dönüm noktası oldu. Ahmet Kutsi Tecer, Veysel’in hayatında bu büyük dönüm noktasına vesile olmuştu.
1930’lu yıllar aşıklık geleneğinin yayılmaya başladığı yıllardı. Veysel de aldı sazını eline başladı köy köy dolaşmaya, türküler söylemeye. Sazını hiç susturmadı Veysel. 1933 yılına kadar sadece başka aşıkların türkülerini söyleyen Veysel Cumhuriyet’in 19. yıl dönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in ozanlardan “Atatürk ve Cumhuriyet” konulu şiir yazmalarını istediğinde Veysel ilk şiirini yazdı “Atatürk’tür Türkiye’nin İhyası”.
Köyünden dışarı çıkmasıyla hayatı tamamen değişmiş, Veysel’in ruhu ortaya çıkmıştı…
İlk yazdığı şiiri çok beğenilen Aşık Veysel şiirini Ata’nın huzurunda okumak için yol arkadaşı İbrahim ile yalınayak düştüler Ankara yollarına. Yaz, kış, gece, gündüz demeden yürüdüler iki yüce gönüllü insan. Tam üç ay sonra Ankara’ya vardılar ve burada 45 gün bir tanıdıklarının evinde misafir oldular. Şiirini Ata’nın huzuruna çıkaramadı ama Hakimiyet-i Milliye gazetesinde tam üç gün yayınlandı Veysel’in şiiri.
Sivas’a geri dönmek için paraları olmayan Veysel ve yol arkadaşı İbrahim gittikleri Halk Evi’nde tanınınca onlardan Halk Evi’nde konser vermelerini istediler. Aşık Veysel ve arkadaşı İbrahim’in verdikleri konserden sonra ceplerinde paraları da olmuştu ve bu parayla köylerine döndüler.
Artık tam anlamıyla Aşık olan Veysel için durma vakti değildi, bütün yurdu dolaşmanın, çalıp söylemenin vaktidir…
Üçüncü yazının da burada sonuna geliyoruz…
İlk yazımız için buraya, ikinci yazımız için buraya tıklayabilirsiniz…