Gerçek cinayet dosyası elimde olmadan, polisiye yazmam.

Hem Polis, hem de Edebiyat dünyasında hızlı yol alabilen bir kalemden söz etmek istiyorum.

Günümüz polisiyelerin de son günlerde sıkça rastladığımız Başkomiser, komiser tiplemeleri ile sürekli bir cinayet çözmeye yerli yapım dizilerden aşağıya kalmayan polisiye romanlar okuyoruz.

Hatta dikkatimi çeken bir romanda;

“Kız öldürülmüş. Olay yerine öldürülen kızın avukatı bile gelmişti”

Tamam polisiyelerimiz artık bir kurgu üstüne işliyor. Kurgu da saçmalamak okuyucu kandırmaktır.

Ali Bayram’ın geçenler de bir alıntısına denk geldim.

“Ahmet Ümit’in kitaplarında siyaset kokar. Benim kitaplarımda Allah korkusu yatar”

           Peki, cinayet dosyalarının birebir takipçisi ve dedektifi olan bir polisin kaleminden çıkan polisiyeler ile polisliğin içinde olmayan bir yazarın polisiye yazması arasında ki uçurumları tartışabilir miyiz?

           “Olay yerine gidecek, otopsiye katılacak, morga girip, cinayetin sonunu ve sonucunu görecek. Öyle polisiye yazacaksın”

Ali Bayram’ın olmazsa olmazları arasında yer alan bazı kriterleri hep birlikte okuduk. Artık tüm polisiye yazanlara buradan seslenmek istiyorum.

Lütfen kurgu ile aklımızı karıştırmayın!

Başlığa dikkat edenler için söyleyeyim. Ali Bayramın yeni romanının ismi Ankara Oteli Cinayeti ve basından mutlaka duymuşsunuzdur.